22 Mayıs 2012 Salı

sahalara geri döndüm

Artık birsürü şey yazmak değil de söylemek istiyorum. Gerçi söz uçar,yazı kalır ama bunun konumuzla hiç alakası yok. Mesela eteğime bütün alfabeyi doldursam ve koşsam.Koşarken sağdan soldan bazı harfler dökülse,uçsa...
Koşuyorum,etekte durur mu onca harf? Olsun. Ne önemi var ? Eksik eksik konuşurum ben de.
Koşarak gitmem gereken yere varıyorum.
Hiç soru sormasan... Derin derin nefes alacağım çünkü. Bunu bilmen gerekiyor.

Koşarak geldim,birden eteğimdeki tüm harfleri saçıp savurmamı nasıl beklersin?
Elim eteğimde,harflerime sahip çıkıyorum. Derin derin nefes almamı izle.
Koştum,yoruldum.Dinleniyorum. Nefes almamı izle.
Nefes alışlarım normale dönüyor.
Konuşmam gerekiyor. Bunun için harflerim hazır,bana yetecek kadar kalmıştır eteğimde.
Sonra,hay allah,akıl alır gibi değil,birden yanaklarını sıkasım geliyor. Bilirsin,biz hep böyle hunharca anlaşırız.
Bunun için ellerime ihtiyacım olduğunu unutuyorum.Ellerim dolu,harflerim var.Yol boyunca onlara sahip çıkmak için çok uğraştım ama birden,n'oluyorsa artık yanaklarına uzanıyorum.
Harflerim...Kalanlar da teker teker dökülüyor eteklerimden.
Eğilip toplamıyorum.
İstediğim gibi dökülmediler zaten,saçmaladılar.
Hem etraf da kalabalık.
Yere düşen harflere bakıyorum.Soru işaretlerimi,ünlemlerimi,üç noktalarımı da koymuştum oysa ki, yolda düşmüşler. Yere birden düşünce hem saçmaladılar hem de istediğim işaretler yoklar zaten. Vazgeçiyorum.
Sıkıyorum yanaklarını.
Ne kadar da güçsüzüm.
Kelimeler,kelimeler... Gerçekten bu kadar önemli mi söylenenler? Ya söyleyemediklerim?
Ruhum cam gibi sanki.O kadar kırılganım ki.

Yanaklarını bırakıyorum.
Harflerim yerlerde. Üzerlerine basıyorum.
Soru işaretlerim,ünlemlerim,üç noktalarım havada. Her bir çiçek oksijen alıp karbondioksit verdiğinde o döngünün içine karışacak harflerim. Belki onlarda anlam bulacak.
Yine istediğim gibi olmuyor.
Biri ellerime cetvelle vursun.
Eve gidip o eteği hemen çöpe atacağım.

18 Şubat 2012 Cumartesi

benden söylemesi



Tüm sosyal planlarını yalnızca bir kişi üzerine kurarsan ,sonunda çok acı çekersin.'' Benden söylemesi'' temalı bir giriş yaptım.Çünkü başlık bu,illa ki cümle içinde kullanmalıydım.Neyse...Ve çektiğin acı,ayrıldığın o kişiye bağlı değildir.Her dakikanı kız veya erkek arkadaşınla birlikte geçirme! Ders aralarında birbirinizi görmeye çalışmalar,her okul çıkışı buluşmalar,geceleri uyuyana kadar telefonda konuşmalar ve bir de üstüne hafta sonu plan yapmak ?!!'^+%&? Tüm bunları bir kişiyle yaparsan diğerlerini ekmiş olursun. Bir ilişkiye başlarsın ve kendini tamamen ona verirsin. Giderek senin için daha önemli hale gelir. Fark edemediğin şey ise şudur; o kişi senin için giderek daha önemli bir hale gelirken,hayatındaki diğer insanlar giderek daha önemsiz olmaya başlarlar. Seni bu ilişkiye başlaman için gazlayanlar  kimlerdi,he? Arkadaşların tabii ki. Ama şu sıralar onlarla buluşmak için fazla meşgulsün. Artık onlarla ne kadar az konuştuğunu fark etmiyorsun. Ama onlar ediyor. Hiç başınıza geldi mi? Yani en yakın arkadaşınız kalbini bir erkeğe kaptırır ve sen kendini dışlanmış hissedersin. Artık eskisi gibi vakit geçirmezsiniz,vakit bulduğunuzda da sürekli erkek arkadaşından bahseder falan. 
Hop,dur orada!
Tüm sosyal hayatını sevgiline odaklarsan,ilişkin bittiğinde sen de bitersin. Sadece ayrıldığınıza üzülmekle kalmazsın,konuşacak kimsen olmaması da ayrılık acını ikiye katlar. Yaaa n'oldu?
Ama ilişkinin sonsuza dek sürmeyeceği gerçeğiyle yüzleşmeyi becerebilirsen,tüm bunları yaşamak zorunda kalmazsın. Hem sevgilinle vakit geçirip hem arkadaşlarınla ilişkini sürdürebilirsen kafalar rahat olur.
Hadi,dengeniz bol olsun.

13 Şubat 2012 Pazartesi

o bir bilinsin de...

Papua-Yeni Gine'de bir kabile var. Eğer bir avcı diğer köylülere başarısıyla hava atarsa,onu öldürüyorlar ve derisinden yapılmış bir davulla şeytanın ruhunu kovuyorlar.
Saçma bir batıl inanç tabii ki ama belki birileri amaçlarını anlayabilir.

6 Şubat 2012 Pazartesi

aradığınız savaşçıya şu anda ulaşılamıyor


Ah problem şu ki, karşına çıkan bir sonraki –sıradan- erkek de rüyalarındaki erkek olacak. Bunu biliyoruz. Parlak zırh içindeki şövalyeni bulmayı o kadar çok istiyorsun ki,karşına her çıkanın o olduğuna inanıyorsun. Listene uyuyor. Uymasa bile uyduruyorsun,kendi kafanda! Biz buna halk arasında,kendini kandırmak hahaha,diyoruz. Hayal ettiğin her şey onda var. O senin ruh eşin. Ne kadar çok kullanıyorum bu tamlamaları. Sözde hayallerinin erkeği istediğin gibi çıkmayınca bir sonrakini hayallerinin erkeği ilan ediyorsun. Kimsin sen? Tanrı mı? Her erkeği kafanda kurduğun veya oraya buraya yazdığın hayalin içine oturtmaya çalışıyorsun.
Böyle davranarak kendin için hayal kırıklıkları yaratıyorsun. Zaman kaybediyorsun.
Şimdi oturup yine yarattığın erkeği bekliyorsun. Daha çooook beklersin. Çünkü yarattığın erkek hiçbir zaman var olmayacak bir hayali karakter.
Hayallerinin dışında olan kişi ise bir insan. Daha da kötüsü bir erkek. Seni hayal kırıklığına uğratacak. Duygularını incitecek. Aptalca şeyler söyleyecek. Bazen seni utandıracak şeyler yapacak. Bazen çok ihtiyacın olduğunda yanında olmayacak.  Senin neden bu kadar duygusal olduğunu anlamayacak,bazen değil hiçbir zamaaan. O filmlerdeki erkekler gibi olmayacak karşim.
Bu yüzden zamanını gelecekteki sevgilini hayal ederek harcama çünkü onu bulamayacaksın. Böyle bir erkek dünya üzerinde yok.
Standartlarını kafandan sök at!

5 Şubat 2012 Pazar

menüye dahil değilse sunmaa!

Hiç '' Dış görünüşe aldanma.'' deyimini duydun mu? Duymadın mı? Heeer neyse. Daha doğrusu ,gerçekten de böyle olmalı. Dış görünüşe aldanılmamalı. Ama işler böyle işlemiyor. İnsanlar ve nesneler nasıl göründüklerine bakılarak yargılanıyor. Dış görünüş her zaman işe yarıyor.
Mesela kızlar. Evet pek çok kıyafetin içinde seksi görünüyorsunuz. Alışverişe gidip pek çok kıyafet deneyeceksin. Tanrıııım! Harika görünüyorsun. Sanki bütün kıyafetler senin için tasarlanmış. En seksi sensin. Harikasın ve bunu herkes görecek. Dolabını düzenlerken insanların seni görünüşüne göre yargıladıklarını unutma. Sen yapmıyor musun? Büyük bir dönme dolap için sıra beklediğini ve dönme dolabın gözüne biraz garip göründüğünü düşün. Sanki bazı parçaları gevşekmiş gibi görünüyor. Kendi kendine '' Binmesem mi lan?'' diye düşünürsün. Dönme dolabı dış görünüşüne göre yargılarsın.Evet,böyle yapacağın kesin. Çünkü hepimiz, her şeyi dış görünüşüne göre yorumlarız. Bir sorun yok.
Özellikle şunu anlatmak istiyorum,erkekler görsel yaratıklardır. Çok açık ve net;gördükleri onları heyecanlandırır. Şimdi ,bu ufak seksi numaranın seni harika gösterdiğini bildiğin için bunu kullanacaksın. Giyiniyorsun ve neredeyse bir bikini gibi duran kıyafetinle dışarı çıkıyorsun. Erkekler vücudunu incelediği zaman şikayet etme. Ne gösterirsen ona bakarlar. Bu yüzden giyiniş tarzına böyle tepki verirlerse üzülme.
Kızlar bunu her zaman yapar. Ellerinde ne varsa gösterirler. Daha sonra da erkeklerin akıllarına fikirlerine önem vermediğini,sadece dış görünüşe dikkat ettiğinden yakınıp dururlar.
'' Tüm erkekler salaaaak! '' diye bağırırlar. Önce moda anlayışına dön de bir bak. Eğer sana kolay kızmışsın gibi davranıyorlarsa bunda kıyafetinin etkisi büyüktür.
Hayır kızmayın. Yine çok basit bir örnek vereceğim.Dönme dolaptan daha basit.
Mesela ; sokakta polis üniformasıyla yürüyorsun. Şapkan,rozetin,botların heeer şeyin tam takım. Kendi halindesin,kimse umrunda değil, yürüyorsun. Biri koşarak yanına geliyor ''Yardım edin. Çantamı çaldılar!'' Sen de ona '' Afedersiniz yardım edemem.''diyorsun. Aa delinin zoruna bak.
E haliyle karşındaki şaşırıyor. '' Nasıl yani. Siz polissiniz. Yardım etmek zorundasınız.''
'' Ben polis değilim. Sadece böyle giyiniyorum.''
Anladın mı? Yok öyle yağma!
Böyle yaparsan seni tanıyamazlar,vücudunu tanırlar.

3 Şubat 2012 Cuma

ya ben değil de, bizim bi arkadaşın başına gelmişti böyle bir şey işte, aman aman o neydi öyle...

Erkekleeer.Düşüncelidir.İşlerine neyin yarayıp yaramayacağını bulmak için zaman harcarlar mesela.Büyük çaba sarf ederler.Eğer bir erkeğin söyledikleri kulağına inanılır gibi geliyorsa,bunun nedeni önceden pratik yapmış olmasıdır.Sözlerini allamıştır,pullamıştıır,oh!. Peki sormaz mı insan,pratiği nasıl yapmıştır? Kendi kendine mi ? Sanmam. Arkadaşlarıyla?! Asla. Tabii ki de pratiği diğer kızlar üzerinde yapmıştır a dostlar.Şu anda sana uyguladığı taktikleri daha önce başka kızlar üzerinde uygulamıştı.Hımm,evet,geçmiş geride kaldı.Sonunda seni buldu,şimdi mutlusunuz,biliyoruuum.Onlarla birlikteyken de böyle soytarılıklar yapıyordu ama şimdi seninle birlikte ve bu ilişki onun için çok şey ifade ediyor.Evet.Geçen gün iyilik meleği  de omzuma kondu zaten.
Tamam,tabii ki her şey kooocaman bir yalan değil.Ancak şunu anlamalısınız;tüm bunlar oyunun birer parçası.Bir erkek oyunda kendisini öne geçirecek doğru cümleler ve doğru hareketleri bulmaya çalışır.
Niyetim erkekleri yerin dibine sokmak değil.Erkekler genelde yalan söylemezler.Gerçekleri kendilerine avantaj yaratacak şekilde kullanırlar.Bir erkek sana bir şey söylediğinde gerçeklerden bahseder ama ''senin anladığın şekilde gerçek'' değil bu. Sana ''Başkalarıyla böyle hissetmemiştim.'' der mesela.Buna inanırsın,çünkü büyü gibidir,sen de farklı hissediyorsundur.Ama adamın demek istediği bu değil ki! Demek istediği,bir önceki kız arkadaşından farklı hissettirdiğindir.Herkes farklıdır,herkes ona farklı duygular hissettirecektir.Bundan doğal ne olabilir? Duygusala bağlamanın ne manası var anacım?
Bir erkek ''seni seviyorum'' der ve karşısındaki kız ona bağlanır.''Beni seviyor.Benimle birlikte olmak istiyor.Biz birbirimizi bulduk,o benim ruh eşim.Bik bik bik...'' Evet haklısın,bir erkek seni seviyorum dediğinde ciddidir.Yalan söylemiyordur.Gerçekten.Seni seviyordur. Ve annesini de seviyordur.Arabasını,bilgisayarını ve hamburgeri de seviyordur.
Oyunu kazanmayı da seviyordur. 
bu da şarkısı olsun

1 Şubat 2012 Çarşamba

yalancıı yalancı sana kimse inanmaaaz


Politikacılar her zaman buna karşı çıkarlar.Şimdi karısını aldatan ve bunu saklamak için elindeki bütün gücü kullanan,yalan söyleyen bir politikacı düşünelim.Onu destekleyenler '' Aa özel hayatı bizi ilgilendirmez.Özel hayatıyla iş hayatının ne alakası vaaar?'' gibi savunmalara geçerler.Ama hayır. Böyle saçma şey olamaz.Bu bir karakter meselesidir.Eğer biri herhangi bir skandalın üstünü örtmek için yalan söylüyorsa başka durumlarda da kendisini kötü gösterecek bir gerçeği saklamak için yalan söyleyecektir.O bir yalancıdır. Sadece hayatındaki bir alanda değil,hayatının her alanında yalancıdır.Nokta.
Ha,aynısı sen ve arkadaşın için de geçerli.Birini arayıp '' Anneme bu gece sende kalacağımı söyledim.Arayıp sorarsa uyuduğumu ve onu uyanınca arayacağımı söylersin.Ok? Görüşürüz. Öptüm. :)))99 ''gibisinden cümleler kurabilirsin.Eğer arkadaşın da bunu kabul ederse,ikiniz de yalancısınızdır.
Bitmediiii!
Eğer biri senin başını dertten kurtarmak için ailene yalan söylüyorsa,onun söylediklerine inanman büyük bir hata olur.Biliyorum,bu farklı, değil mi?''O sadece benim başım derde girmesin diye yalan söyledi vir vir vir viir...''
Boş laf bunlar,hepsii palavraa lalalalaalala
Öyle değil. O bir yalancı. Sen de öylesin.
Bu bir karakter meselesi.
Yalan söyleyen insanlar,yalancıdır.

31 Ocak 2012 Salı

sonra,yok efendim neden böyle oldu



merhaba şarkısı
Hayaller.İnsan hayal kurmadan yaşayamaz derler,doğru.Özgür olmak,sınırsız olmak,dilediğin gibi davranmak vardır hayallerinin çoğunda.Ha,öyle değil mi? Yalansa yalan deyin.Veee ne kadar hızlı yaşarsan,hayallerine o kadar çabuk kavuşacağını zannedersin.Tanrıııııım!İstediğini bulana dek çabalamaya,yol almaya,savaşmaya devam eder.Sen değil,yüreğin.Geleceğe doğru,zaman makinesinde programlanmış gibi,bir hedefedir yolculuk.Ve sen programladığın yaşamınla,yaşamak istediğin ne varsa ulaşacağın günü beklersin.Beklersin.Beklersin.Çok beklersin!
Zaman geçtikçe,büyüdükçe sorumluluklar artar.O programladığın zaman yolculuğun var ya,işte orada zaman daralır. Hatta zaman dediğimiz şey tik taklarını o kadar hızlı saymaya başlar ki,sen ne olduğunu anlayamadan,sana tanınan süre içinde ne yaptığını hatırlayamadan elinde olanlara yetinmeye mecbur edilirsin.
Hayata başladığımız ilk andan itibaren hak ettiğimiz insan olmak için bazı şeyleri yaşamak,olanlardan ders almak gereklidir.Bir çok kere başlamak bir o kadar da son vermek gereklidir.Bazı şeylere son vermek o an senin için ne kadar üzücü olsa da ,günler geçtikçe zamanın sana verdiği ilaçla yenilenirsin.Her sonun yeeepyeni başlangıçlara sahne olduğuna şahit olursun.
Hayat diyorum,tükendiğin yerden yeniden başlamak için çok idealdir.
Hayat diyorum,gerçekten istersen,istediklerini ayaklarının altına serecek kadar cömerttir.

hayat bir seçim (mi?)

güzel şarkılar var
Ne zaman karşıma iki yol çıksa ben hep keskin virajları olan, asfaltı bozuk,direksiyon hakimiyetini kaybetme ihtimalimin çok yüksek olduğu yolu seçiyorum.Hem rahatına bu kadar düşkün hem de zorluklara bu kadar meraklı yapımı neye borçluyum acaba? Kolay...Kolayı severim ama kolaycı değilim.Gideceğim yönü seçerken de bunu dikkate alıyorum.Yol sorun değil de insanlar...Yol ayrımına gelene kadar insanlar hakkındaki kesin kararımı veremiyorum.Bu çok kötü bir alışkanlık.Yani alışveriş sırasında hangi çantayı alacağıma karar vermiyorum ki!İnsanları modellerine,renklerine,büyüklük küçüklüklerine göre nasıl ayırabilirim?
Bazen öyle zamanlar olur ki,sana sonsuz emeği geçmiş,sevgisiyle seni yıllarca sarıp sarmalamış,sana dünyanın en güzel insanıymışsın gibi bakmış biri vardır karşında.Sen onu çok seversin,haliyle kimseyle paylaşmak istemezsin.O hayatının cam fanusudur.Seni bütün kötülüklerden koruyor gibi hissedersin.Onsuzluğu bilmezsin.O senin hayatının en önemli parçasıdır.Kimi zaman denizde sandal,kimi zaman koca bir kıtada ülkendir belki de bir şarkıda dokunaklı bir ezgi.Nefes gibidir,o giderse nefesin kesilir.Bu duygunun karşısına ne koyarsan seçim olarak değerlendirilebilir ki?
Hep taşımaz derler;ama ben bilirim bir yüreğin iki sevgi taşıyabileceğini.Neden hep karşılaştırmalar var,neden duygulara sınır çekmek gereklidir,neden yapılanlar seçim olarak değerlendirilir?
Ben kimseyi seçmem.Kimseden gitmem,gidemem!


30 Ocak 2012 Pazartesi

sevgilim.


Öyle ya bir''Anneler Günü'' ne demektir tartışmasızca biliyoruz.Kime ''anne'' denir,anne kimdir biliyoruz.Babalar Günü'nde de ''baba'' tanımı var zihnimizde.Öğretmenler Günü'nde öğretmen denen kişi kimdir,biliyoruz.Bayramları biliyoruz.Hayır efendim ilkokuldaki Belirli Gün ve Haftalar kitabından bahsetmiyorum.Şubat ayı da yaklaştığına göre rekabetler başladı.Sevgililer günü! Sormuyoruz,etmiyoruz,kim için kutluyoruz bu günü?
Kime denir sevgili? Sevgili denen kişi ya da şey nedir?Ne yaparsak sevgili oluruz mesela amuda kalksak yeterli olur mu ? Kimler yalnızdır kimler değildir?
Kelimeyi incelersek kendi tanımını içinde taşır. Sevgili; yani sevgi veren,sevgiyle alakalı. O zaman sormaz mısın sevgi nedir diye? Neyi kapsar,neyi dışlar? Bunun tek bir tanımı olsa ve buna uymayanlar duvarın dışında kalsa;kaç kişi kutlayabilirdi ki bu günü,hah! Çiçekler,böcekler,ayılar,kartpostallar n'olurdu?
Çok soyut bir kavram olduğundan,kendini bu yalana inandırmak çok mümkün olduğundan,acayip de zevkli olduğundan,yalnızlık en istenmeyen hal olduğundan,aşk denen müesseseyi sömürmek çok da tanıdık olduğundan mı bu kadar insanın ''sevgili''si oluveriyor bu günlerde?
14 şubat yaklaşıyor. Etrafta aşkımlar,canımlar,cicimler yankılanıyor.  Ve her şey birbirine bu kadar bağlıyken insanların bugüne bağlanmalarına kızamıyorum.
Kendi kendime tanım oluşturuyorum.Eliyorum eliyorum...Gerçekten bir tanımı olsa kaç tane sevgili kalırdı meydanda?
hadi huzurlar olsun.

28 Ocak 2012 Cumartesi

gökten beyaz ve yumuşak bir şeyler yağıyor

Merhaba.
Kışı yavaş yavaş geride bırakmaya başladık. Mevsimin hüznünden kurtulmaya az kaldı. En hüzünlü mevsim sonbahar derler,yalan. En hüzünlü mevsim kıştır bembeyaz kar tanelerine rağmen. Gökten beyaz ve yumuşak bir şeyler yağıyor. Şaşırıyoruz,üşüyoruz. Gökten beyaz ve yumuşak bir şeyler yağıyor. Yalnızız. Hava karanlık,bulutlar üstüne üstüne geliyor;böyledir kış hüznü,kış yalnızlığı.
Gökten beyaz ve yumuşak bir şeyler yağıyor...Kar taneleri öyle saf,öyle temiz. Buna rağmen geri kalan her şey çok karışık.
Düşünsenize,kar taneleri gibi saf olabilirdik,tercih etmedik...

İki boyutlu boşlukta bir dörtgenim ve diğer nesnelerin kenarlarını hissedebilirim.
Yazmazsam ölebilirdim.
Düzülke'ye hoşgeldiniz.